Yaşam Amaçları

Yaşamınızdan mutlu değilseniz ya da yaşamaktan doyum bulamıyorsanız, yaşam amaçlarınızı gözden geçirmenizde yarar vardır…

Yaşamınızda özel birtakım amaçlarınızın olması, daha umutlu ve daha iyimser olmanızı ve yaşamdan daha çok doyum bulmanızı sağlar. Ayrıca daha doyumlu bir okul ya da iş yaşamınızın olmasını, daha başarılı olmanızı, yolunuzda kararlılıkla ilerlemenizi, kendinizi geliştirmeyi ve yaptığınız işlerde bir süreklilik göstermenizi sağlar. Öte yandan, yaşamda karşılaştığınız olumsuz durumlarla daha iyi baş edersiniz. Çünkü, gerçekleştirmek istediğiniz amacınızı bilirseniz, gösterdiğiniz çabaların buna değer olduğunu düşünürsünüz. Nietzche’nin dediği gibi, “Nedeni olan nasıl’a katlanır”.

Amaçlarınızı belirleme sürecinizde bir günlük tutabilirsiniz. Günlüğünüze, yaşam amaçlarınızla, tutkularınızla ve sizi zevk veren konularla ilgili düşüncelerinizi yazabilirsiniz.

Şu anda neler yaptığınızı, neleri yapmayı sevdiğinizi ve daha anlamlı bir yaşam sürmek için yaşamınızda ne gibi değişiklikler yapmanız gerektiğini kendi kendinize sorabilirsiniz. Bunun için, aşağıdaki soruları kendinize sorabilirsiniz:

• Geçmişte, en mutlu olduğunuz zamanlar, hangi zamanlardı?
• Bugüne dek, sizi, kendinizle ilgili olarak onurlandıran konular, hangi konular oldu?
• Ne gibi konular, sizi gerçekten canlandırıyor ve içsel gücünüzü artırıyor?
• Yaşamınızda ne gibi bir değişiklik yaparsanız, daha mutlu olacağınızı düşünüyorsunuz?
• Ne gibi zorunluluklarınız, isteklerinizden daha ağır basıyor? Zorunluluklarınız ve isteyerek yaptıklarınız arasındaki dengeyi, neler yaparak değiştirebilirsiniz?
• Başka insanların hangi özelliklerini özellikle beğeniyorsunuz?
• Dünyayla ilgili tek bir şeyi değiştirecek olsaydınız, bu ne olurdu?
• Yalnızca bir aylık bir yaşam süreniz kalmış olsaydı, bu bir ayı nasıl geçirirdiniz ya da nasıl değerlendirirdiniz?

Yaparken zevk aldığınız, keyif aldığınız ya da sizi eğlendiren konuları yazın. Bunlar, sizin özel yaşamınızla, ev yaşamınızla ya da işinizle ilgili konular olabilir. Bu etkinlikler, büyük bir olasılıkla, bunları yaparken zamanın nasıl akıp gittiğini anlayamadığınız ve kendinizden geçerek yaptığınız etkinlikler olacaktır.

Sevdiğiniz konuları yazın. Sevdiğiniz işleri ve insanları bilmeniz, zamanınızı nasıl geçireceğinizi belirlemek ve yaşam niteliğinizi artırmak için büyük önem taşır. Bir gerekçesi olduğu için değil, yürekten sevdiğiniz işleri ve kişileri ayırt edebilmeniz, gerçek tutkularınızı ayırt edebilmenize yardımcı olur. Sözgelimi, birincil önceliğiniz aileniz ise, işinizi önceleyecek olursanız ve zamanınızın büyük bir bölümünü ailenizden uzak, işyerinde geçirirseniz, yaşamdan yeterince doyum bulamazsınız.

Sizi eğlendiren konuları bulmalısınız. Bunun için çok eğlendiğiniz bir anı, çocuksu bir biçimde kendinizden geçerek eğlendiniz bir anı düşünün. O sırada ne yapıyordunuz?..

Geriye doğru bir imgeleme yapın. Sözgelimi 90 yaşında olduğunuzu ve yaşamınıza, geriye doğru bir baktığınızı düşünün ve çok anlamlı olmasının yanı sıra, dolu dolu, doyumlu ve çok güzel bir yaşamınız olduğunu imgeleyin. Bu yaşamın ne gibi özelliklerinin olduğunu gözünüzün önüne getirmeye çalışın ve böyle, dolu dolu bir yaşam sürmek için, “bugün”den 90 yaşına gelene dek, her on yılda bir neler yapmanız gerektiğini bulmaya çalışın.

Herkesin sizden birtakım beklentileri vardır. Anababanızın, arkadaşlarınızın ve toplumun, sizden, iyi niyetli birtakım beklentileri vardır. Toplumsal değer yargıları, size, işinizi bırakmamanızı, başka bir işe başlamamanızı, evlenmenizi ya da boşanmamanızı söylüyor olabilir. Ancak, sizin için neyin en doğru olduğuna, ancak siz, kendiniz karar verebilirsiniz. Yaşam ilkelerinizi ve değerlerinizi göz önünde bulundurun. Başkalarının ne söylediğini çok da önemsemeyecek olsanız, kendi yaşamınızda ne gibi değişiklikler yapmak isterdiniz? Aklınızdan geçen düşünceleri yakalamaya çalışın. Bunlardan hangileri kendi düşünceleriniz, hangileri toplumun size dayattığı düşünceler?..

Öte yandan, sizin için esin kaynağı olabilecek insanları bulmaya çalışın. Bu kişiler, dünyanın önde gelen düşünce önderleri olabilir, yazarlar, düşünürler olabilir, tarihsel kişilikler olabilir ya da kendi çevrenizde, saygı duyduğunuz birtakım insanlar olabilir. Bu insanların neden böyle esinlendirici olduğunu ve ne gibi özelliklerinin ve eylemlerinin sizi özendirdiğini ya da imrendirdiğini bulmaya çalışın. Ancak bu insanların bütün özelliklerini beğenmeniz ve bütün özelliklerine özenmeniz ya da imrenmeniz gerekmez; yalnızca birtakım özellikleri size yetebilir.

Güçlü olduğunuz alanları bulun. Güçlü olduğunuz alanları işe koşmak, size daha doyumlu bir yaşam sürmenizi sağlayacaktır.

Birçok kişi, amaçlarının tek bir alanda yoğunlaşması gerektiğini düşünür. Ancak, çoğu zaman, tutkularınızın, gereksinmelerinizin ve isteklerinizin değişik yönlerini karşılayan çoğul ilgilerinizi dengelemeniz gerekir. Ya da amaçlarınızın birtakım alt amaçları da olabilir. Bu size esneklik sağlar, belirlediğiniz bir alanda amaçlarınızı çok gerçekleştiremeyecek gibi olursanız, başka bir alanda gerçekleştirerek yaşamınızdan doyum bulabilirsiniz. Sözgelimi, iş yaşamınız çok doyurucu olmasa bile, ev yaşamınız ve toplumsal yaşamınız doyurucu ise, yine de kendinizi oldukça mutlu hissedebilirsiniz.

Kendiniz için belirlediğiniz amaç ya da amaçların toplumsal birtakım boyutları olursa da, çevrenizdeki kişilerin belirlediği amaçları gerçekleştirerek herkesi mutlu etmeye çalışmanız, sizi yolunuzdan alıkoyabilir. Yaşamınızda attığınız adımların, çevrenizdeki başka insanların değil, sizin kendi seçimleriniz olduğunu göz önünde bulundurmanız gerekir. Çünkü ,diğer insanlar, sizi nelerin mutlu ettiğini bilemiyor olabilirler.

Amaçlarınızı belirledikten sonra, bunlara yaşama geçirmek için, tasarılarınızı, kısa erimli, orta erimli ve uzun erimli tasarılar olarak bölümlendirmeniz gerekir.

Amaçlarınızı belirlerken göz önünde bulundurmanız gereken genel kılavuz ilkeler şöyle özetlenebilir:

• Kim olduğunuzu ve nasıl biri olmak istediğinizi düşünün.
• Geçmek istediğiniz aşamaları ve ulaşmak istediğiniz yerleri belirleyin.
• Güçlü olduğunuz yanlarınızı bulun ve bunları, amaçlarınızı gerçekleştirme yolunda nasıl kullanacağınızı belirleyin.
• Bu dünyada nasıl bir iz bırakmak istediğinizi düşünün.

Dostoyevski’nin söylediği gibi, “İnsanın varoluşunun gizemi yalnızca sağkalmakta değil, bir yaşama nedeni bulmakta gizlidir.” 

Ruhsal açıdan güçlü insanların sağlıklı birtakım tutum ve yaklaşımları

• Kendileri için üzülüp durmak ve yerinmek için hiç zaman harcamazlar. İçinde bulundukları koşullar ve başkalarının onlara nasıl davrandığı ile ilgili olarak üzülüp ya da kaygılanıp durmazlar. Yaşamdaki konumları ve duruşları ile ilgili olarak sorumluluk alırlar. Yaşamın öyle kolay ve eşitlikçi (adil) olmayabileceği gerçeğini kavramışlardır.

• Dünyanın kendilerine bir borcu olmadığını bilirler. Başkalarının kendilerine bakmak ve iyi davranmak zorunda olmadığını ve dünyanın, her ne istiyorlarsa, bunu onlara vermek zorunda olmadığını çok iyi bilirler. Ancak karşılarına çıkan fırsatları çok iyi değerlendirirler, çünkü bu fırsatları görüp değerlendirebilecek bir donanıma sahiptirler.

• Gücü kendilerinden alırlar ve gücü hiçbir zaman elden bırakmazlar. Bir başkasının ya da başkalarının, kendileri üzerinde güç sahibi olmasına izin vermezler. Yaşadıkları duyguların kendi denetimlerinde olduğunun ayrımındadırlar ve istenmedik durumlar karşısında gösterecekleri tepkinin nasıl olacağını ancak kendilerinin belirleyebileceğini çok iyi bilirler. Kendileri buna izin vermedikçe, kimsenin kendilerini kötü hissettiremeyeceğinin ayrımındadırlar.

• Kendilerini geliştirmekten, gerekli ise, tutum ve davranışlarını değiştirmekten çekinmezler. Yaşama karşı esnek bir tutum sergilerler; gerektiğinde, kendilerinde ve yaşamlarında olumlu birtakım değişiklikler yaparlar. Değişmenin kaçınılmaz olduğunu bilirler ve değişmeye uyum sağlayabileceklerine inanırlar.

• Denetimleri dışında kalan alanlar için bir uğraş içine girmezler. Değiştiremeyecekleri gerçekleri olduğu gibi kabul edip, “Değil mi ki öyle…” diyerek yollarını sürdürürler ve yalnızca denetleyebildikleri durumlara odaklanırlar. Kimi zaman, denetleyebilecekleri tek etkenin kendi tutumları olduğunu iyi bilirler.

• Rahatlık alanlarının dışına çıkıp atılım yapmayı ve yeni birtakım girişimlerde bulunmayı göze alabilirler. Önemli bir karar vermeden önce, verecekleri kararın getiri ve götürülerini tartarlar, artı ve eksilerini iyi değerlendirirler. Bir yola çıkmadan önce, başlarına gelebilecek olası tersliklere karşı hazırlıklı olurlar ve gereken önlemleri alırlar; ancak olası güçlükler hiçbir zaman onları yollarından alıkoyamaz. Herhangi bir engeli olmayan bir yol bulmuşlarsa, büyük bir olasılıkla, bu yolun onları bir yere götürmeyeceğini; herhangi bir sorunla karşılaşmamışlarsa yanlış yolda olduklarını anlarlar. Engellerin yolu tıkadığını değil, yolun kendisi olduğunu bilirler.

• Geçmişe takılı kalmazlar ve sık sık “Keşke…” diyerek, geçmişin, olduğundan daha değişik olması gerektiği düşüncesine takılıp kalmazlar. Geçmişteki olumsuz yaşantılarını birer öğrenme yaşantısı, aldıkları bir ders olarak görürler. Geriye gidip geçmişi değiştiremeyeceklerini, ancak geçmişlerine yeni bir bakış açısıyla bakabileceklerini bilirler. Yaşadıkları olumsuz yaşantıları yeniden yeniden yaşamazlar. An’ı yaşarlar ve geleceği tasarlarlar.

• Benzer bir yanlışı yeniden yeniden yapmazlar. Yaptıkları davranışların sorumluluğunu alırlar ve geçmiş yanlışlarından ders çıkarmışlardır. Dolayısıyla benzer bir yanlışı yinelemezler ve gelecek için daha iyi kararlar almaya başlamışlardır.

• Gösterdikleri bir başarısızlık karşısında hemen yılmazlar. Gösterdikleri başarısızlığı bir vazgeçme nedeni olarak görmezler, tam tersine kendilerini geliştirmeleri için bir fırsat olarak değerlendirirler. Başarana dek çalışır ve çabalarlar. Kazanan kişilerin, yitirenlerden önemli bir farkının, yeniden denemek olduğunu iyi bilirler.

• Herkesi mutlu etmek gibi bir yükümlülüklerinin olmadığının ayrımındadırlar. Gerektiğinde “Hayır!” demeyi bilirler ve haklarını sonuna dek savunabilirler. İnsanlara karşı incelikli ve eşitlikçi davranmak isterler, ancak gösterdikleri davranışlarla bir başkasını mutlu edemediklerinde, bu durumun da üstesinden gelebilirler.

• Başkalarının başarılarını övgüyle karşılayabilir ve alkışlayabilirler. Başarılarından ötürü başkalarını kıskanmazlar. Başarının bir şans olmaktan çok, çalışmayla elde edilebileceği gerçeğini çok iyi bilirler ve başarı göstermek için büyük bir çaba gösterirler.

• Tek başına zaman geçirmekten çekinmezler ve yalnız başlarına kalabilirler. Kendi düşünceleriyle baş başa kalmaktan korkmazlar ve bu gibi zamanları daha verimli ve daha üretken olmak için kullanmaya çalışırlar. Başkalarına bağımlı değildirler ve kendileriyle arkadaş olmaktan mutludurlar. Kendisiyle barışık olmayanların, dünyanın geri kalanıyla savaş içinde olduğunu bilirler.

• Çabalarının hemen bir sonuç vermeyebileceğini çok iyi bilirler ve hızlı bir sonuç elde etme beklentisi içinde değildirler, sabretmeyi bilirler. Gerçek başarının zaman alacağının ayrımındadırlar. 

Mutluluk nedir, nasıl tanımlanır?

Mutluluk, sevinç duyma ve yaşam doyumu gibi duygularla kendini gösteren duygusal bir durumdur. Çok değişik tanımları olsa da, çoğunlukla olumlu duygular taşıma ve yaşamından doyum bulmanın bir bileşkesi olarak tanımlanır.

İnsanlar mutlu olduklarından söz ederlerken, ya o sırada ne hissettiklerini ya da bir bütün olarak yaşamlarıyla ilgili olarak nasıl bir duygu içinde olduklarını söylemek isterler.

Mutluluk kavramı, çok geniş kapsamlı olarak tanımlanan bir kavram olduğu için, psikiyatristler ve psikologlar, söz konusu duygusal durumdan söz ederlerken “öznel iyi olma durumu” ya da “öznel esenlik” terimlerini kullanırlar. Mutluluğun (öznel iyi olma durumunun, öznel esenliğin) iki öğesi şunlardır:

• Yaşanan duyguların dengesi: Herkes, hem olumlu, hem de olumsuz duygular yaşar. Mutluluk, genellikle, olumsuz duygulardan çok olumlu duygular yaşamakla ilintilidir. Kendini genelde mutlu hisseden insanlar da, zaman zaman üzülme, kaygılanma, kızma, sıkılma ve kendini yalnız hissetme gibi duygular yaşayabilirler. Ancak kendilerini kötü hissettiklerinde, her şeyin daha güzel olacağına ilişkin altta yatan bir iyimserlik duygusu içindedirler ve başlarına gelen istenmedik durumlarla baş edebileceklerine ve yeniden mutlu olabileceklerine inanırlar.

• Yaşam doyumu: Bu duygu, kişinin yaşamında önem verdiği, işi, ilişkileri, gösterdiği başarılar gibi değişik alanlarda ne denli doyum bulduğu ile ilişkilidir.

Mutluluk algısı kişiden kişiye değişmekle birlikte, bu duygunun ölçülmesini ve değerlendirilmesini sağlayan birtakım ölçütler vardır. Mutlu olunduğunun kimi önemli belirtileri şunlardır:

• Olumsuz duygulardan çok, olumlu duygular yaşıyor olma
• İstediği yaşamı sürüyor olduğu duygusunu taşıma
• Yaşam koşullarının iyi olduğu duygusunu taşıma
• Yaşamda istediklerine kavuştuğu (ya da kavuşabileceği) duygusunu taşıma
• Yaşamından doyum buluyor olma

Mutluluk kavramı ile ilgili olarak çok değişik bakış açıları olmuştur. Sözgelimi, Yunan düşünür Aristo, iki değişik tür mutluluk arasında bir ayrım yapmış ve bunlar için “hedoni” (hedonia) ve “ödamoni” (eudaimonia) terimlerini kullanmıştır.

• “Hedoni” mutluluğu, haz almaktan kaynaklanır. Genellikle, kişinin kendini iyi hissettiren bir etkinlikte bulunmasına, bir isteğini gerçekleştirmesine, eğlenmesine, zevk almasına, keyif almasına, yaptığı eylemden doyum bulmasına eşlik eden duygudur.

• “Ödamoni” mutluluğu, erdemli olmak ve yaşamında bir anlam bulmakla ilgili bir duygudur. Bu tür mutluluğunun başlıca öğeleri, yaşamında bir anlam bulma, amaçlarının olması ve yaşamı, yaşamaya değer bulmadır. Daha çok, yerine getirilmesi gereken sorumluluklarla ilintili, uzun erimli amaçlara yatırım yapmakla bağlantılı, başkalarının da iyiliğini isteyen ve kişisel ülkülerine göre yaşamakla ilişkili bir mutluluk anlayışıdır.

Kimi insanlar yaradılıştan daha mutlu olma eğiliminde olsalar da, daha mutlu olmanın birtakım yolları vardır. Özellikle kendinizi geliştireceğiniz alanlarda olmak üzere, isteklerinizi gerçekleştirme ya da amaçlarınıza ulaşma yolunda ilerlemek, sahip olduklarınızın tadını çıkarmak, kötümser bakış açısından ve olumsuz düşünmekten uzaklaşmak ve iyimser olmak sizi daha mutlu edecektir.

Mutlu olmak, yaşamın değişik alanlarında daha olumlu sonuçlar elde etmeye yarar. Sözgelimi,

• Olumlu duygular, yaşam doyumunu artırır.
• Mutluluk, daha güçlü baş etme becerileri geliştirmeyi sağlar.
• Olumlu duygular ruhsal dayanıklılık sağlar. Ruhsal açıdan dayanıklı insanlar, zorlanmayla daha iyi baş ederler ve istenmedik durumlarla karşılaşmaları durumunda, kendilerini çok daha hızlı toparlarlar.
• Olumlu duygular taşıyanların daha sağlıklı beslendikleri ve daha düzenli spor yaptıkları saptanmıştır.
• Mutlu insanların bağışıklık dizgelerinin daha güçlü olduğu ve daha az hastalandıkları belirlenmiştir.
• Olumlu duygular taşımakla, daha sağlıklı ve daha uzun yaşamak arasında doğrudan bir ilişki olduğu gösterilmiştir.

Yapılan çalışmalarda, genel yaşam doyumunun yaklaşık % 50’sinin kalıtımsal, % 10’unun dış etkenlere bağlı, % 40’ının ise bireysel etkinliklere bağlı olduğu bulunmuştur. Dolayısıyla, kalıtımsal olan temel mutluluk düzeyinizi değiştiremeseniz de, daha mutlu ve daha doyumlu olabilmek için yapabilecekleriniz vardır. Çok mutlu insanlar da, zaman zaman çökkünlükler yaşayabilirler; mutluluk bilinçli bir biçimde, ardında koşulması gereken bir duygudur.

Sağlıklı beslenmek, düzenli spor yapmak, sahip oldukları için gönül borcu duymak, zaman kavramını yitirip kendinden geçerek olumlu birtakım etkinliklerde bulunmak (bir akış içinde olmak), bir amacının olması ve bunu gerçekleştirmek için çaba gösteriyor olmak, kendini gerçekleştirdiğini görmek, sevmek ve sevilmek, sizi daha mutlu edebilecek başlıca etkinlikler ve yaşam doyumu alanlarıdır.

“Mutlu insanlar, kendi anlam dünyalarını kendileri yaratmışlardır; oysa mutsuz insanlar, başkalarını ve dış dünyayı suçlayıp dururlar…